Sanal gerçekliğin ortaya çıktığı ilk günlerden beri psikologlar, bu teknolojinin bilişsel-davranışçı davranışçı terapide kullanılan maruz bırakma tekniği için kullanılabileceğini fark etmişlerdir.
Maruz bırakma, insanların korkutucu veya kaygı verici buldukları durumlar karşısında gösterdikleri kaçma-kaçınma davranışlarını hedefler.
Maruz bırakmanın amacı, kişinin korktuğu şeylerle güvenli ve kontrollü ortamlarda aktif olarak yüzleşerek endişe ve korkusunun zaman içerisinde azalacağını öğrenmesini sağlamak ve kaçınma davranışını ortadan kaldırmaktır.
Bununla birlikte, bir terapi seansında kişinin korktuğu şeyle gerçek olarak yüzleşmesini sağlamak çoğu zaman mümkün olmamaktadır.
Örneğin, örümcek fobisi olan bir danışanı terapi odasında gerçek bir örümcekle yüzleştirmemiz mümkün olamıyor. Ya da uçma fobisi olan bir danışanla birlikte gerçekten uçağa binip uçuş esnasında ona yardımcı olamıyoruz.
İşte bu noktada sanal gerçeklik teknolojisinin önemi ortaya çıkıyor.
Sanal gerçeklik terapisinde danışanlar psikolog eşliğinde kendilerine korku veren ortam ya da nesneyle yüzleşerek korkularını aşmayı öğrenebiliyorlar.
Sanal gerçekliğin psikoterapilerde kullanımının etkili olduğu bir çok bilimsel çalışmayla kanıtlanmıştır.
Psikoterapilerde şu sorunlar için sanal gerçekliği kullanmaktayız:
- Uçuş fobisi
- Yükseklik korkusu
- Kapalı alan korkusu
- Asansör fobisi
- Örümcek fobisi
- Böcek fobisi
- İğne-enjeksiyon fobisi
- Araba kullanma korkusu
- Sosyal fobi
- Sınav kaygısı
- Topluluk önünde konuşma korkusu
Bu konuda benden destek almak isterseniz, buraya tıklayarak yüz yüze ya da online psikoterapi alabilirsiniz.