Aşırı zayıflığın (uzman dilinde Anoreksiya nervoza veya Anoreksi denir) tipik özelliği aşırı kilo eksikliğidir. Hastalar aşırı zayıf olmalarına rağmen kendilerini şişman bulurlar ve sürekli kilo alabilecekleri korkusuyla yaşarlar.
Bu yüzden sıkı diyete girerler, çok fazla spor yaparlar veya bir “yeme krizinden” sonra kilo alma korkusuyla kusma, müshil (laksatif), idrar arttırıcı madde (diuretika) veya başka ilaç kullanma yoluna giderler. Kilo eksikliğinden dolayı diğer rahatsızlıkların yanısıra vücuttaki hormon dengesinde de değişmeler olabilir. Aşırı zayıflık mağduru genç kız ve kadınlar regl olmamaya başlar, erkekler ise cinsel isteksizliğe maruz kalırlar.
Aşırı zayıflık ne sıklıkta görülür?
Her 100 kişiden yaklaşık birinde aşırı zayıflık görülür. Buna karşılık “tanımlanamayan yeme bozukluğu” bariz olarak daha sık görülür. Bu rahatsızlığın mağdurlarında ilgili semptomlar (hastalık belirtileri) görülür ancak bu belirtiler “aşırı zayıflık” teşhisi konulabilecek oranda değildir. Konuyla ilgili araştırmalara göre, her 100 kişiden 19’unda yeme bozukluğu semptomları görülür.
Aşırı zayıflık tedavi edilebilir bir hastalık mıdır?
Her 100 hastadan yaklaşık 40 ila 60’ı bir psikoterapiyi tamamlar ve beş yıl sonrasında ise başarılı şekilde tedavi edilmiş sayılır. Her 100 mağdurdan yaklaşık 30’unda aşırı zayıflık kalıcı olarak varlığını korur. Aşırı zayıflık sonucu ölüm riski, diğer ruhsal hastalıklara kıyasla ağır bedensel sonuçları ve yüksek suizid tehlikesi (intihar tehlikesi) dolayısıyla daha fazladır.
Aşırı zayıflık hastalığı nasıl oluşur?
Hastalığın oluşumunda, ince olmaktan geçen bir ideal güzellik anlayışımızın olması gibi toplumsal etkiler ve çok kalorili gıdalara sürekli erişimin olması bir rol oynar. Ancak bunun yanında söz konusu kişinin getirdiği biyolojik faktörler (örneğin genetik), kişisel (örneğin düşük özgüven) ve geçmişiyle alakalı (yakın birinin ölümü) koşullar da, aşırı zayıflık gibi bir yeme bozukluğunun oluşumuna katkıda bulunur.
Özellikle kimler risk altında?
Kadınların aşırı zayıflık hastalığına yakalanma riski, erkeklere kıyasla yaklaşık on kat daha yüksektir. En riskli dönem, 14 ile 18 yaşları arasındaki gençlik dönemidir. Görünüşün önemli rol oynadığı veya belli bir kilo şartı koşulan spor türleriyle uğraşan sporcular da aynı şekilde yüksek risk altındadırlar. Aşırı zayıflık mağdurlarının birinci dereceden kadın yakınlarının, yani kız kardeşleri, anneleri veya kendi kız çocuklarının aşırı zayıflık hastalığına yakalanma riski yaklaşık onbir kat daha yüksektir.
Aşırı zayıflığa yakalanıp yakalanmadığınızı nasıl anlarsınız?
Bir yeme bozukluğu başlangıcının belirtileri şunlardır: Kendi yeme davranışından memnun olmama, kişinin kilosu, vücudu ve beslenmesiyle ilgili endişelenmesi, gıda alımını sınırlama (aç kalma veya perhiz), gizli yemek yemek, kusma veya yeme krizleri.
Aşırı zayıflık hastalığı hemen bir günde oluşmaz. Mağdurların başarılı bir tedaviye başlamak için erkenden yardım aramaları çok önemlidir. Bu aşama genelde aile hekiminde, psikiyatristte veya daha da iyisi bunların yanına ek olarak bir klinik psikologda başlar. Burada bedensel bir muayenenin yanısıra ayrıntılı bir de görüşme yapılır. Muayene sonucuna göre sonraki aşama için hangi tedavinin tavsiye edileceğine karar verilir.
Aşırı zayıflık nasıl tedavi edilir?
Aşırı zayıflık hastalığının tedavisinde, bilişsel davranışçı terapi esasına veya psikodinamik yaklaşıma göre yapılan psikoterapinin özellikle etkili olduğu gözlemlenmiştir. Önemli olan, tedaviyi yapan terapistlerin yeme bozuklukları alanında hususi bilgilerinin ve önemli tecrübelerinin olmasıdır. Yaşı küçük hastalarda çoğunlukla, hastaların da görüşü alınarak hasta yakınları zaman zaman terapiye dahil edilir.
Ayakta psikoterapide mağdurlar genelde psikoterapistle haftalık görüşmeler yapar. Tedaviyi yapan hekimle anlaşarak tedaviyi tamamlaması açısından duruma göre ilaç alınması da anlamlı olabilir.
Rahatsızlığın ilerlediği durumlarda çoğunlukla ayakta tedavi tek başına yeterli olmaz ve bir hastanenin uzmanlaşmış bölümünde yataklı tedavi tavsiye edilir.
Hastanın arkadaş ve yakınları neler yapabilir?
Konu hakkında açıkça ama ihtiyatlı konuşmak faydalı olur. İlk denemede bir konuşma olmasa bile, konuyu açmaya devam edilmesi tavsiye edilir.
Ancak kendini yormamak ve destek almak da önemlidir. Mağdurların yakınları ve arkadaşları da yeme bozukluklarına yönelik danışma merkezlerine, aile hekimlerine, uzman hekimlere ve psikologlara başvurabilirler.